• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pages/G%C3%BClser-ate%C5%9F/293486697411652?fref=ts
  • https://twitter.com/gulserates
  • https://www.instagram.com/gulserce_egitimci_yazar/?hl=tr
  • https://www.youtube.com/channel/UCNPPUbUBz93CNVpmXytkXwQ
Gülser Ateş
bilgi@gulserates.com
Aile İçi İletişim-1
21/11/2013






QR barkodu cep telefonunuza okutarak bilgilerimizi telefonunuza kaydedebilirsiniz.


 

Aile İçi İletişim-1


Dört duvarın korumasıyla değil, içinde yaşayanların karşılıklı sevgi, saygı, ilgi, hoşgörü ve gönül birlikteliği ile, el ele, omuz omuza verip sürekli güçlenen ve bu gücü itinalı bir şekilde korumaya çalışan yapıya aile denir.Peki kimler ailesini daha iyi koruya biliyor ya da koruyamıyor buna bir bakalım, aileyi daha net tanımlamadan önce…

    AİLESİNE DEĞER VEREN İNSANLAR KİMLERDİR ?

1-Çocukken 0-4 yaş döneminde annesinden yeterli sevgiyi ve babasından da yeterli güveni almış kimseler.

2-Çocukluğunu hem anne-babasının birbirlerine hemde kendisine şiddetini görmeden büyümüş insanlar.

3-Kendi çocukluğu sevgi, saygı ve hoşgörüyle geçen çocuklar.

4-Baskıcı, otoriter, itici ve yetkinci bir aile ortamında yetişmemiş çocuklar.

5- Anne-babaları tarafından ihmal edilmeyen çocuklar.

   Şunu unutmayalım ki kendisi sevgi görmemiş insanlar kendi eşlerine ve çocuklarına sevgi gösteremezler. Kendisine saygı duyulmayan insanlar ne kendilerine saygı duyabilirler nede kendi eşleriyle, çocuklarına saygı gösterebilirler. Kendisine hoşgörü gösterilmemiş insanlar da başkalarına özelliklede eşleri ve çocuklarına hoşgörü gösteremezler ve tolerans sağlayamazlar…

   GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ DERLER!...

    Yüreğinizin sesi olabilmek adına lütfen çevrenizdekileri kaybetmekten korkun. Özelliklede eşlerinizi ve çocuklarınızı… Bakın sonra pişman olmaya başlarsınızda sonra iş işten geçer, sonra treni kaçırırsınız.Pişman olmamak için, eyvah dememek için lütfen:

   LÜTFEN!...SEVGİ

   LÜTFEN!...SAYGI

   LÜTFEN!...HOŞGÖRÜ

   LÜTFEN !...İLGİ

 Aile;  Mikro Alem

Aile, çocuğuna önce kucağında sevgi ve güven depolayan, sonra da kendi ayakları üzerinde durması için “ilerle” diyen fakat arkasından takip eden, kendi ilerleyişini sağlayacak hale gelince de ardından el sallayan, danıştığı zaman desteğini ve ihtiyaç halinde yardımını ömür boyu sürdüren anne – baba modelini çocukların zihnine yerleştirebildiği oranda, insanlık aleminin mikro örneği olmayı başarır.

Aile, toplumun en küçük ve temel birimi olduğu halde toplumu en fazla etkileyen kurumdur. Aile terbiyesinin sağlıklı ve sağlam olması, ailenin temelinin ve yapısının, eşler arasındaki karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma ve ilişkinin iyi olmasına bağlıdır. Allah (c.c.), Kuranı Kerim’de şöyle buyurur:

“Huzur bulmanız için, kendi türünüzden sizin için eşler yaratması, aranızda sevgi ve rahmet vücuda getirmesi, O’nun varlığını ve hikmetini gösteren ayetlerdendir. Bunda düşünen bir toplum için alınacak dersler vardır.”  (Rum 21)

Aynı Hedefe Birlikte Varmanın Yolu; Birbirine Uygun Adımlar

Aile içinde yaşayan bireylerin maddi manevi ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlardan birisi de aile içi iletişimdir. İletişimini sağlıklı bir şekilde yapan karı – koca evin içinde yaşayan diğer bireylerle de aynı davayı sahiplenip, aynı hedefler doğrultusunda birbirine yakın ve uygun adımlar atabilir. Öncelikle ebeveynlerin arasındaki iletişimin sağlıklı olması gereklidir.

Çadır elden gitmeden!

Temel oldukça aktif bir iş adamıdır. Eşi Fadime ise, ortaokul mezunu bir ev hanımıdır. Temel sürekli ev gezilerine çıkar, panellere, seminerlere, sempozyumlara katılır. Arada bir de iş arkadaşlarıyla sosyal aktivitelere katılarak kendisini sürekli geliştirir. Fadime ise, evliliklerinin üzerinden beş yıl gecmiş olmasına rağmen eşinin bu iş seyahatlerine ve sosyal faaliyetlerine hiç katılmamıştır. İki çocuğun bakımını üstlenmiş ve kültürü, kapı komşusunun kültürü ile sınırlı kalmıştır.

Günlerden bir gün Temel eşini ne kadar ihmal ettiğini fark eder ve der ki: ”Ula Fadime, uzun zamandır seni ihmal ettiğimi fark ettum. Çocukları kayınvalideye bırakalum birlikte bir tatile çıkalum. Ama öyle otellere filan değil, başbaşa kalabileceğimiz bir yere gidelum.” der.

Bu teklif Fadime’nin canına minnettir. Boynunu büker ve mahçup bir eda ile : “Oluuur” der. Ve Temel devam eder: “Bir çadır alalum. Ve çıkalum şu pizum Karadenizun dağlarına. Kuralum çadirimizu, bir hafta dönmeyelum.”

Bütün hazırlıklarını yapar ve yola çıkarlar, Karadeniz’in dağlarına. Uygun bir yere çadırlarını kurarlar. Akşama kadar elele gezerler. Ve nihayet akşam olur. Çadırlarına girip uyurlar. Gece yarısı Fadime Temel’i uyandırır: “Ula Temel, aç gözüni.”

-“Hayrola Fadime”

-“De bakayum, ne göriysun?”

-“Yıldızlari göriyrum.”

-“Başka ne göriysun?”

- “ Havanun açık olduğunu ve meteorolojik olarak üç güne kadar yağış olmadığını, astrolojik olarak dünyamızın aslan burcunda olduğunu, astronomik olarak da milyonlarca yıldız olduğunu ve başka gezegenlerde de farklı canlıların olabileceğini, teorik olarak da bu kadar çok yıldız ve gezegeni muhteşem bir sistem içerisinde hareket ettiren Yaratıcı’nın ne kadar büyük ve kudretli olduğuni göriyrum.”

-“ Peki sen ne görüysun Fadime?”

-“Ula Temel, çadirimizu çalmişlar!”

Yan yana ve gönül gönüle yaşamak

Burada çadır aileyi ve evi temsil etmektedir. Çadırın, elden gittiğini bile farkedemeyecek kadar (evin) dışındadır Temel. Fadime’nin ise evden ötesini görecek hali yok. Eşler arasında bu kadar bilgi ve kültür farkının olması o ailede iletişimin kopmasına ve eşlerin birbirini anlamamasına neden olur. Bazen beyler, kendilerini dış dünyaya o kadar kaptırırlar ki, evden uzaklaştıklarının farkına bile varmazlar. Hanımlar ise, evinin içine kapanıp okumak, araştırmak, bir takım toplantılara katılmak gibi sosyal ve kültürel aktivitelerden uzak kalarak hayattan kopabilirler. Sağlıklı ve mutlu bir aile için, ikisi de yanlış ve tehlikelidir. Böyle bir ailde sağıklı çocukların yetişmesi de beklenemez. Yapılması gereken, eşlerin birlikte gelişmeleri ve birbirlerinin gelişimine katkıda bulunmalarıdır. Ne önde gidelim, ne de arkada kalalım, daima yan yana gönül gönüle olalım.

     Halbuki insanlar kilometrelerce ötelerdeki insanları kazanmaya çalışırken, elde tutmaya çalışırken ya da şirin görünmek adına birilerine her türlü ilgiyi ve alakayı gösterirken kendi yanlarında yatan eşleriyle bir oda ötedeki çocuklarını kaybetmektedirler… Biliyorum acı ama gerçek. İnsanlar nedense kaybetmekten korktukları şeylere sahip çıkıyorlar.Yada onları elde tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama nedense yavaş yavaş en yakınındakileri kaybettiğinin farkında bile değiller.

     İnsanlar neden böyle davranırlar bir türlü anlamam….Neden sevdiklerine sevgilerini söylemezler… Başkalarına duydukları saygının bir gramını canından can olanlara göstermezler… Neden başkalarına hoşgörülü davranan insanlar sevdiklerine aynı hoşgörüyü sunamazlar… Neden uzaktan birbirlerine yananlar yakınlaşınca birbirlerini yakarlar…Neden başkalarının yanında kibarlaşmaya çalışan insanlar en sevdiklerini kaybetmemek adına kibar olamazlar! NEDEN!...

Yazımızın ikinci bölümünü okumak için Tıklayın


                                                                                                                                         


1134 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

HUZUR NEREDE ? - 15/10/2014
Hayat içinde geçmişi, geleceği ve bugünü barındıran büyük bir gemidir. İnsan da bu gizemli geminin kaptanıdır. Ve hayat başlı başına yine gizemlerle dolu bir yolculuk ve deneyimdir aslında.
Panik Atak Bozukluk Belirtileri Nelerdir ? - 28/11/2013
Her panik atak bozukluğa sahip birey aynı belirtilere sahip değildir. Yine panik atak bozukluğu olan her birey her zaman aynı belirti kümesinde kalmaz,
Verimli ders çalışma teknikleri - 21/11/2013
Her çalışma bir amaca yönelik olmalıdır. Bu amaçlar, bir problemin çözümünü öğrenmek, bir yazıdaki ana düşünceyi bulabilmek vs. olabilir.
Aile içi iletişim – 2 - 21/11/2013
Başarılı bir iletişimin temel koşulları;
İnsanlar neden evlenme ihtiyacı duyar ? - 21/11/2013
Evlenmek ve bir yuva sahibi olmak da temel ihtiyaçlardan biridir. Yaradılış itibariyle melekler nurdan yaratıldığı için evlenmezler, cinsiyetleri yoktur.
Kardeşlik - 21/11/2013
KAN BAĞI VE DİN BAĞI OLAN KARDEŞLERE İTHAF OLUNUR:
Balkonlardaki çocuklar - 21/11/2013
Anne-babanın, çocuğunu birtakım nedenlerden dolayı istememesi ve ona karşı düşmanca davranışlar, duygular beslemesine İTİCİ TUTUM denir.
Sevginin beş dili - 21/11/2013
“Allah senin kalbinden merhameti almışsa...”
Anne baba tutumları - 21/11/2013
Dört duvarın korumasıyla değil, içinde yaşayanların gönül birlikteliği ile birlikte el ele , omuz omuza vermeleriyle güçlenen ve korunan yapıya aile denir.
 Devamı